15 Mart 2018 Perşembe

İki Kitap Yorumu




Merhaba arkadaşlar Bin Muhteşem Güneşi okuyalı 15 günden fazla oldu aslında. Ama ne yaparsın işler güçler yarın yaparım diye diye bugüne kaldı. Neyse bu yazıyı sonunda yayınlayabildiğim için mutluyum. Çünkü bu yazıyı yayınlayana kadar Aşk 5 Vakittir kitabını bitirdim. Biz kitabına başladım bile :)




 Everest yayınlarından çıkma Khaled Hosseini'nin yazdığı 492 sayfalık bu cep kitap Bin Muhteşem Güneşi sonunda bitirdim. Biraz zaman aldı kabul. Çünkü kitapta yine çok fazla hüzün vardı. O yüzden araya lise çılgınlıkları ve artemis girdi. Ama kitabı sevdim. Uçurtma avcısı kadar olmasa da güzel kitap. Okumaya değer. Ama yine de roman çok politik geldi. Sanki bir propaganda yapılıyor. Amerika resmen kurtrarıcı olarak gösterilmiş.Neyse dönelim konumuza :) Bu kitap özetle ne anlatıyor derseniz: Khaled Hosseini Uçurtma Avcısında olduğu gibi yine Afganistan'ı anlatmış. Afganistan'daki savaşı anlamış. Hiç kimse doğup büyüdüğü yerleri terk edip gitmek istemez. Kitapta da bu konuya değinmiş. Sen gitsen bile bir parçan hep orada kalır. Kitabı okurken hayatın kendisinden hatta insan olmaktan utanabilirsiniz. Hatta benim gibi kitabı elinizden bıraktığınız anlar olabilir. Gerçekten art arda gelen olaylardan sonra insanda dayanma gücü kalmıyor. Okurken böyle oluyorsa yaşanan olayları, kişileri düşünün bi de. Zaten bizi en çok yakan, en çok üzen de bu değil mi? Bu olayların gerçekten yaşanmış ve hâlâ yaşanmaya devam ediyor olması...

Arka Kapak


Nereye giderseniz gidin, ülkeniz peşinizden gelir. Artık siz orada yaşamasanız da o içinizde yaşar. Afganistan’ın Khaled Hosseini’de yaşadığı gibi…


Bin Muhteşem Güneş, ilk romanı Uçurtma Avcısı’yla tüm dünyada inanılmaz bir başarı yakalayan Hosseini’nin ikinci romanı. Yazar bu romanında da yine doğduğu toprakları anlatıyor. Bu kez iki kadının kesişen yaşamları ve dostlukları üzerinden…

Küçük yaşta evlendirilen kızlar, çocuğu olmayan kadınlar, babaya ya da çocukluk arkadaşına duyulan, geçmişe gömülmüş aşklar…

Khaled Hosseini, hasreti, dostluğu, aşkı ve insanlığı en iyi anlatan yazarlardan. Başarıyla kurduğu olay örgüsüyle, çıkmaz yolların nasıl düzlüklere açılabileceğini gösteren yaratıcı bir kalem. Bin Muhteşem Güneş, kelimenin tam anlamıyla “beklenen” bir roman…
(Tanıtım Bülteninden)




Alıntılar



Bütün sevgilerini , zaten sahip oldukları çocuklara verip tüketen anne ve babaların , yeni çocuk yapmalarına izin verilmemeli.

Bir toplumun , kadınları eğitimsiz olduğu sürece başarıya ulaşma şansı yoktur , Leyla. Hiç yoktur.

Evlilik bekleyebilir , eğitim beklemez!

Önce vatanınız gelir, unutmayın !

Belki de yüreksizlerin asıl cezası budur: gerçeği, iş işten geçtikten sonra, artık yapılabilecek hiçbir şey kalmadığında görmek, anlamak.

Sarhoşun günahının bedelini hep ayık öder. Daima

Afganistan'da çok çocuk var fakat çocukluk yok!

Şu malum klişeyi bilirsin,'' dedi. ''Issız bir adaya düşüyorsun. Yanına yalnızca beş kitap alabilirsin. Hangilerini seçerdin?Bir gün buna ciddi ciddi mecbur kalacağım hiç aklıma gelmezdi.

Yabancıların çocuklarına dondurma veriliyor. Sana ne veriliyor,Meryem? Dondurmanın hikayesi.

Yılanın soktuğu adam bile uyuyabilir, ama aç adam asla.

Canını kurtarmış olmanın bedeliyse, kimin kurtaramadığını merak etmenin ıstırabıydı.

Bakın, bazı şeyleri ben size öğretebilirim. Bazılarını kitaplardan öğrenirsiniz. Ama bazı şeyler vardır ki, mutlaka görmeniz ve hissetmeniz gerekir.

Ama kızım, Kuran'ın dediklerini de hiç unutma: 'Ne mutlu ki ona, Yaradanın ahretine göçene; her şeye gücü yeten, ölümü ve yaşamı yaratan, seni onlarla sınayan Rabbin yanına.' Kuran gerçeği söyler, kızım.

Bu kentin ne çatısını aydınlatan ayları sayabilirsin,
Ne de duvarlarının gerisine gizlenen bin muhteşem güneşi.



Spoiler Yorum ve Diğer Alıntılar

Khaled Hosseini yeni kitabın başından insanı şok etti. Uçurtma avcısında nasıl ki tecavüz sahnesi tüm kitabı etkileyen bir olay ise bin muhteşem güneşte de Meryem'in annesi Nana'nın ölümü aynen öyle oldu. Nana çok şikayet eden biriydi belki ama kızını her şeyden korumak istiyordu. Özellikle de Celil'den ve onun tatlı görünen gerçeklerinden. Şu cin meselesi dışında bence Celil hep yalan söyledi. Nana ölünce de ilk fırsatta Meryem'den kurtuldu. Meryem neredeyse babası yaşındaki Raşit ile evlenmişti. İlk izlenimde sigara kokusu ve ağır tıraş losyonu bir önyargıya sebep olsa da aslında iyi bir adam sanmıştık Raşit'i. İlk bir hafta ona zaman verdi. Modern olduğunu sanan insanların tersine karısını korudu. Meryem de sandığının aksine zamanla giydiği burkayı sevdi. Burka bizim bildiğimiz çarşaf oluyor. Ama gel gör ki bir erkek evlat doğmadı diye düşman oldu Meryem'e.



Burada, kimse tek başına yemezdi, sofraya hep ailece oturulurdu. Kullandıkları eflatun, plastik bardaklar, sürahide mutlaka yüzen çeyrek limon, öyle hoşuna gidiyordu ki...


Böyle bir aile ben de istiyorum :( Tarık'ın sahip olduğu aile gerçekten çok iyi. Kitapta Tarık büyüdükten sonra fazla bahsi geçmiyor nedense.


2. Bölüm yazısını görünce biraz şaşırdım. Uçurtma Avcısından farklı olarak birden fazla ana karakter var bukitapta :) 2. Bölümde kitap Leyla ve Tarık'ın hikayesini anlatıyor. Onların beraber nasıl büyüdüğünü nasıl ilk başta arkadaş olup sonradan aşık olduklarını...


Ve Citi paramparça... Düşünebiliyor musunuz en yakın arkadaşlarınızdan birinin paramparça olması... İnsan nasıl etkilenir...


Hasena uzaklara gitti. Leyla kaldı tek başına. Tanıdığı hemen hemen herkes gitti. Citi öldü Hasena gitti, Tarık gitti... En sonunda Leyla'nın annesi de ikna oldu onlar da gidecekti ama çok geç. Ev üstlerine yıkılırken Leyla da öleceğini düşünüyordu. Bilmiyordu daha başına neler geleceğini. Sonunda anne babası da öldü. Böylece 3. bölüme geçtik.

3. bölümde gördük ki Raşit tam pislik. Bir de bu tip insanların kendini avutması var ya, iyilik yapıyorum diye kendini avutması... En sinir olduğum şey de bu.

Leyla parlak öğrenci Leyla Raşit'in karısı oldu ha vay be. Meryem'in bakış açısına göre Meryem haklı, sanki kocasını çalmak istiyor gibi ve çok istekli görünüyor. Ama Leyla açısından bu bir fedakarlık. Tarık için... Görünürde Leyla suçlu Raşit zaten çok afedersiniz hayvan gibi. Meryem ve bebek Azize masum.
Aklıma takılan bir soru: Raşit neden gitmedi? Etrafta herkes ölüyor evler yerle bir oluyor Raşit neden gitmeyi hiç düşünmedi bile?
Abdülşerif yalancı çıktı görüyor musunuz? Bu da Raşit'in oyunlarından biri. Tabi Raşit bilemezdi yıllar sonra gerçeğin ortaya çıkacağını.


Yetimhane müdürü Zaman. Bu isim tanıdık geldi mi? Uçurtma Avcısında da geçen bir isim değil mi bu? Babanın patakladığı adam. Kolay unutulacak biri değil :)

Keşke seni yanımda götürseydim

Dedi Tarık. Evet her şey çok farklı olurdu. Ama hayat bu ne zaman ne olacak hesaplamak hiç kolay değil. Neyse Tarık geri döndü ya bu da bir şey.
Raşit öldü Meryem hapiste. Ne kadar basit bir cümle oldu değil mi? Halbuki bütün olay nefsi müdafaa oldu. Meryem'in şahidi yok. İslamı çarpıtan pislik adamlar da Meryem'e idama gönderiyor. Kitaptaki en duygusal yer belki de burası. Meryem'in fedakarlığı... İstese kaçabilirdi ama yapmadı. Düşünüyorum da Meryem'in hayatı ne kadar kötü bir hayat oldu. Babası tarafından dışlanması, annesinin kendisi daha genç yaşta iken ölmesi, genç yaşta zorla evlilik, evlilik boyu ev hapsi ve okuma yazma bile bilmeden geçen bir ömür. Meryem yine de haklı. En azından bu fedakarlığı yaparak hayatına bir anlam katmış oldu...

Ben seni dünyanın öteki ucuna gitsen de izlerim.

Helal olsun Tarık. Böylece sonunda Leyla da bir şeyler yapmak için adım atmış oldu.



Celil'den Meryem'e mektup yazılmış. Mektubu veren Molla Feyzullah'ın oğlu Hamza. Mektubu alan bizim Leyla. Mektubu yazan da yazılan da çoktan ölmüş. Duygusal bir mektup ama. Celil'in yaptıklarının geri dönüşü yok malesef.


Yirmimize geldiğimizde, Citi'yle ben dörder, beşer tane yavrulamış olacağız. Ama sen, Leyla, sen bu iki budalayı gururlandıracaksın. Önemli biri olacaksın. Çok iyi biliyorum, bir gün elime gazeteyi alacağım ve ön sayfada senin resmini göreceğim.


Hasena böyle demişti. Fotoğraf baş sayfaya çıkmadı ama olsun. Zaman, Tarık, Leyla, hademelerden biri ve çocuklar... Güzel fotoğraf. Kitabın sonuna kadar bu yazının gelmesini bekledim. Hani dedim yazar unuttu mu yoksa. Khaled Hosseini böyle şeyler yapıyor. Meryem'in ikinci imzasından bahsetmişti ilk imzasını atarken yani evlenirken. Sanmıştım ki tekrar evlenecek... Heyhat öyle bir şey çıkmadı tabi. Leyla ile Meryem ayrılırken de Meryem'i bir daha hiç görmedi yazısı vardı. Buradan bile anladık zaten Meryem ölecekti. Ve kitabın başında geçen bu gazete hakkındaki söz. Vay be Khaled Hosseini yine güzel kitap yazmış.


Uçurtma avcısı ile benzerlikleri listelemek istiyorum.


Annesi ölmüş bir çocuk, tek farkla bu sefer doğarken değil de 15 yaşında öldü.
Başkarakterdeki suçluluk duygusu
Yalnızlık hissi
Yetimhane müdürü Zaman
Bolca ölüm
Ölüden kalan mektup
Umut vaat eden son


Bu konu hakkında beğendiğim başka bir yazı için buyrun:
http://blog.milliyet.com.tr/bin-muhtesem-gunes/Blog/?BlogNo=566105






Arka Kapak


Gelirken sen getirmediğin, giderken de gitmelerine mani 
olamadığın hiçbir şeye benim diyemezsin.
Benim diyemediğin şeyden hak talep edemezsin.
Hak talep edemediğin şeyden şikâyet edemezsin.
Ama aldandın bir kere.
Damarlarına kadar işlemiş haram sevdaya mukabil, sana 
şah damarından daha yakın olduğunu söyleyen bir Rabbin 
vardı.
Duymadın!
Kimse bilmez diye derinlere gömdüğün dertlerine mukabil, yarattığı kalbin atomlarına kadar işiten Rabbin vardı.
Anlamadın!
Onların batıp giden sevgilileri çiçek alırken, bizim 
Sevdiğimiz (c.c.) tüm çiçekleri yarattı.
Görmedin!
Şimdi hüzünlü yüreğine şöyle söyle dostum:
Geçmez sandığın ne varsa geçiyor.
İçin geçiyor önce.
Sonra anıların gözlerinin önünden geçiyor.
Geçmez sandığın kabuk tutan yaraların da geçiyor.
Ben de gidiyorum artık, gözümün önünden kabrim 
geçiyor.
Kestiğim elimi ispat olsun diye gözlerimin önünde tamir 
eden Allah’ım! 
Kırık gönlümü başka cerrahlara götürdüğüm her gün için 
affet!
Tırtıl öldüm demiş, Allah kelebek yaratmış...



Alıntılar ve Benim Yorumum

Merhaba arkadaşlar. Bu kitapta spoiler diye uyarı vermeyeceğim. Çünkü roman veya hikaye tarzı bir kitap değil zaten. Kitabın adından da anlaşılacağı üzere daha çok namaz üzerine yazılmış dini, samimi bir sohbetten oluşan bir kitap. Kitabı severek okudum. Anlatılmak istenenler tam yerinde ve güzel açıklanmış. Herkese tavsiye ederim. Hayata bakış açısını değiştirebilecek bir kitap bence.




O ne der, bu ne der diye yaşarsan her gün farklı bir insana kul olursun. Allah ne der diye yaşarsan yalnız Allah'a...

Günümüzde herkes böyle düşünmüyor mu aslında? Ne kadar umrumda değil desek de. Bu yazıyı okuyunca haklısın dedim. Neden böyle yaşayarak kendimi sıkıyorum ki? Allah'ın ne dediği önemli. 

Misal aleminde elli altmış yıl geçen o dipdiri hissiyatlı olgu, uyandığımda üç dakika oluyor ve uyandığımda anlıyorum ki altmış yıllık yaşadığım o rüya alemi meğer bir yalanmış, üç dakikalık dünyaymış. Aynı olayın bu altmış yıllık dünya hayatına da olmayacağını kim garanti verebilir?
İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar. (Hadis)

Söyleyin kim garanti edebilir? Rüyadayız ama rüyadan sonrasını düşünmüyoruz belki de? Nasıl yaşıyoruz biz? 

Kırk kişi! Namaz kılan kırk kişiden yalnız birinin kurtulduğunu söylüyor! Ürkütmüyor mu?

İlk emri "Oku!" olan kitabın kabirdeki ilk sorusu ne olacaktır? Tabi ki de "Okudun mu?" olacaktır!
Kur'an okumak lazım ama meali ile birlikte.  
Bu film bir kere çekilecek! 
Tek şansımız var başka yok! 
İşini kaybedersin, üç ay sonra unutursun, gider. Eşini kaybedersin, o acı iki yıl sonra diner. Çocuğunu kaybedersin, beş yıl sonra diner o acı... Hayalhanem'de bizim Levent abimizin belden aşağı tutmuyor hem de on iki yıldır, bir şekilde alışıyor insan ona da.
Azizim! Bu davayı kaybedersen sonsuzu kaybedersin sonsuzu! 


47-53 arası namaz kılmayan 9 çeşit kişiden bahsediyor. Ben üç tanesini özet olarak aldım buraya. 
3. Kişi: şu an günaha devam ediyorum, böyle namaz kılmam çok ayıp olur.  
Cevap : Sevgili kardeşim! Günahlarından dolayı namazı terk etme, namazından dolayı günahı terk et. 

5. Kişi: kılma demiyorum sonra kıl.  
Erteleyenler helak oldu. (Hadis)

6. Kişi: ben kılmıyorum ama dürüstüm. 
Namaz kılmayanların diğer amellerine bakılmayacak. (Hadis)




İslamiyet'te imandan sonra en yüksek hakikat namazdır.

Sizi cehenneme ne soktu? Onlar şöyle derler: Biz namaz kılanlardan değildik. (Müddesir Süresi, 42)


Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve eğer gerçekten iman etmiş kimselerdenseniz, faizden geriye kalanı bırakın. Eğer böyle yapmazsanız, Allah ve Resulü ile savaşa girdiğinizi bilin.(Bakara Süresi, 277-278)

Bankalardan faizden uzak duruyor muyuz? Hadisin ağırlığını görüyor musunuz?  
Sayfa 93'te 3 tane hikaye bitiyor. Bize özetle diyor ki imanını bir kız için kaptırma, para için kaptırma, kibirli olma. 


Şu evi de üstüme yapayım, şu arabayı da üstüme yapayım, Antalya'daki yazlığı da üstüme yapayım. Kardeşim hiç endişe etme toprağa girince hepsini üstüne yapacaklar zaten. 



Zaman değişti, bunlara aldırma, adama kıyafet satacağım, dükkana girmiş, nasıl yalan söylemeyeyim? Abi bunun bana gelişi iki lira demem şart!
Matematiğin bilmediği şeyler de vardır bu hayatta; helal on kuruşun, haram on bin liradan fazla olduğu gibi mesela. 

Yalan söylemek gerçekten çok kötü bir şey. Bir kere münafıklık alameti. İnsanlar nasıl zaman değişti diyerek rahat rahat yalan söylüyor anlam veremiyorum. 




Bu dünya hayatı aldatıcı ve geçici bir zevkten başka bir şey değildir. (Al-i İmran Süresi, 185)


Biriniz ölmüş kardeşinizin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! O halde Allah'tan korkun! Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul eder. Çok merhamet edendir. (Hucurat Süresi, 12)


Gıybet hakkında daha söylenecek çok şey var. Kitap gıybet çeşitlerinin hepsini anlatmamış. Gerçekten de günümüzün hastalığı bu gıybet.




Haram işleyebilirim ama yalnız bir şartım var! Ölümü öldürün, kabir kapısını kapayın! Yoksa hiç gevezelik etmeyin.


Şeytan iki doğrudan az olan doğruyu seçtiriyor. Az olanla uğraştıracak ki iman hakikatleri hakkında problemlerin çoğalsın. Tutup roman külliyatları, kişisel gelişim, bilim kitapları devirtecek ama kendi kitabın olan Kuran'ı Kerim'i okumana engel olacak. 

Bu kitaptaki en iddalı söz. Var mı meydan okuyan? 




Dörtte üçü su olan dünyada planlarımızın suya düşme ihtimali çok yüksek. 


Bende ne var? Kol var. Bunun tohum hali nedir kolsuzluk hali... Kardeşim, kolsuzluk halini düşünüp, bugün kolunun olduğuna şükür ettin mi? 


Kanaat lazım. Sürekli hayata şikayet ediyoruz, daha fazlasını istiyoruz. Halbuki bu dünya geçici. Şükür edelim...


Aşk neden can yakar kitabında son konu Peygamber efendimizin eşleri seçilmişti. Önemli bir konu ve gayet güzel anlatılmıştı. Bu kitapta ise besmelenin önemi ile tahiyyat'ın anlamı anlatılmış. Yine güzel konular ve mükemmel bir anlatım.Kitaba 10 üzerinden 10 veriyorum Bin Muhteşem Güneş'e aynı şekilde 10 üzerinden 10 veriyorum. İkisi de mükemmel kitaplar.

2 yorum:

  1. Herkes Hosseini yi çok seviyor ama ben nedense hiç okuyamıyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet okuması zordur ben de ara verdim sonra devam ettim. Kitapta acı üstüne acı okumak bir yerden sonra katlanılmaz olabiliyor. Yine de kitabı okuyup bitirmenizi tavsiye ederim.

      Sil

Okuduysan ses ver!