Uzun bir yazı olacak. Çok doldum bu aralar çook. Bu nedenle daldan dala atladığım, konu bütünlüğü olmayan, biraz da saçma bir yazı olacak. Neyse idare edin artık... Komedi, dram ve macera imdb 7.9 iyi okumalar :))
Son zamanlarda zamanın kontrolünü kaybettim. Zaman çok fena hızlı geçiyor. Hop bakıyorum gece olmuş, hop bakıyorum gündüz kahvaltı yapıyorum. İtiraf ediyorum: yaklaşık 4 haftadır hiç kitap okumadım. Ondan öncesi de baya yavaş okuyordum gerçi. 1000kitap’a baktım şimdi 7 Ağustos’ta Yüzüklerin Efendisi’ne başlamıştım. Bu aralar kitap okumak dışında her şeyi yapıyorum sanki. Bana ne oldu öyle tam anlayamadım. Bir ara çok fena manga da okumaya başlamıştım. En son okuduğum "Claymore" mangasından sıkılıp yarıda bırakınca o da öyle kaldı. Yeni mangaya da başlayamıyorum. Bir aralar "Btooom" mangasının Türkçesi olmasa da anime yarım kaldığı için devamını mutlaka okuyacağım İngilizce olsa da diyordum. O da kaldı öyle. Üşengeçlik üstün çıktı. Günler, haftalar, aylar hızlıca geçiyor. Planlar hep yarım kalıyor.
Bisiklet
Peki şu anda ne yapıyorum? Uzun süre boş kaldıktan sonra artık işime alışmaya çalışıyorum. Gerçekten yorucu oluyor. Vücut da iyice tembelliğe alışmış. İşe bisiklet ile gidip geliyorum. Ev ve iş arası 5.3 km. Ama yolun üzerinde altgeçide girmek zorunda kalıyorum. O biraz yoruyor. Yine de alıştım. Fakat geçen gün ağırlığına baktığım 19 kg gelen külüstür bisiklete sahibim. Şöyle sportif şehir bisikletlerine geçmek istiyorum. Zaten geçen hafta iki kere düştüm bisikletten. Birincisi yolda giderken Sağ Salim filmindeki benzer sahne gibi direksiyon çıktı bir anda. Tabi bisiklet olunca gidon diyoruz ona. Bisikletin gidonu elimde kaldı diye şaşırmaya fırsat kalmadan 2 saniye içinde yeri boyladım. 😂 İkincisi ise birazcık hızlı döneyim demiştim ki virajda teker bi kaydı resmen yavaş çekimde sola doğru düştüm. Tüm darbeyi dizim aldı. Ama iki saniye içinde kalkıp bisiklete bindim ve hiçbir şey olmamış gibi yola devam ettim. Birinci olay bisiklet yolunda oldu, ikincisinde ise yol boştu da bir şey olmadı Allah'tan. Biraz bisikletleri araştırıyorum. Detaya girmeyeceğim ama birkaç şey öğrendim sanırım...
Harry Potter
Yine geçen gün bisiklet sürüyorum. Yol üzerinde pastaneye gireyim dedim bi. İyi ki girmişim. Görevli kişi şapkanız güzelmiş dedi. Otomatik olarak teşekkürler dedim. Sonra aklıma geldi. Şapkam kırmızı Hogwarts şapkası. Dedim, "Anlamını biliyor musunuz?" Evet dedi. Bi anda sevindim, kanım ısındı. Yine de emin olmak istedim. Harry Potter kitaplarını okudun mu diye sordum. Çünkü bazı kişiler sadece filmlerden biliyor bu seriyi. Bana kitaplarını bir kere okuduğunu ama filmlerini defalarca izlediğini söyledi. Hemen film-kitap tartışması yaptık ayaküstü. Kitapların çok fazla detay içerdiğini filmlerin içeriğinin kitapların en fazla %25'i olabileceğini söyledim. Bu arada üstümde de kırmızı Hogwarts sweat-shirt var. Etrafta Harry Potter hayranıyım diye geziyorum resmen. Ama her zaman konuşan olmuyor. Bir keresinde otobüste bir kız görmüştüm Harry Potter yazısı vardı onda da. Ama yanında başkaları da vardı. Yanlış anlar diye konuşmadım. Acaba benim gibi beklentiye giren oluyor mu böyle? Neyse pastane görevlisine dönelim. Cebimden anahtarlığımı çıkardım. Hogwarts anahtarlığı tabi. Gösterdim, bende de aynısı var dedi. Çok iyi ya. Aynı kafadan çıktık. Öyle pahalı olmayan Harry Potter temalı eşyaları almak güzel oluyor. Asa falan var mı dedim de yokmuş onda da. Baya pahalı oluyor öyle şeyler. Pastane yolum üzerinde. İşi var gibiydi. Daha fazla rahatsızlık vermedim. Yine uğrarım dedim ve çıktım. Güzel oldu bu. Tam anlatamadım ama güzel sohbet ettik. Belki iyi arkadaş oluruz. Kim bilir?
Kediler
Bisikletten düştüğümü az önce yazmıştım. Düşüşü kesmek için ellerimi kullandım mecburen. Eller, kollar, dizim ve ayak bileğimde yara vardı. Şimdiye hepsi iyileşti gerçi. Sadece dizim kaldı. Küçükken de dizimde hep yara olurdu. Yine çocuk oldum resmen. Tüm bu yaralar varken akıllanmadım tabi ben. Gittim kedi sevdim. Aslında kedinin suçu yok. Öyle patilerine dokunursam olacağı buydu. Güzel bir pençe yedim. 😁 Elimden bileğime güzel bir çizik oldu. Ama kediyle aram iyi. Hâlâ her gördüğümde severim. Patiye dokunmak yok ama. 😁
Özelde çalışmak köpek balıkları ile dolu bir havuzda yüzmek gibidir.
Ne güzel gülüyorduk ne oldu? Gerçeklik geri döndü. Gerçeklik acımasızdır. Hayat kolay değil. Yaşamak kolay değil. İnsan ilişkileri gerçekten zor. Yine ülkemiz şartlarını düşününce şanslı sayılırız. Savaş olmayan, temel ihtiyaçlarını karşılayabilen bir ülkede yaşıyoruz. Yani şimdilik... Umarım daha kötüye gitmeyiz. Neyse o konuya girmeyeceğim. Çalıştığım yerde neler neler olmuş haberim yok. Her şey zincirleme olay şeklinde gelişti. Teknik terimlerle sizi yormak istemem. Olaylar şöyle başladı. Biri işinde hata yaptı ama basit bir hata. Onun yaptığı işi teslim alan ben, o hataları farketmedim üstüne ben de hata yaptım. Benden sonraki teslim alan kişi daha tecrübeli biri olduğu için hepsini farketti ve bizim üst birime olayları abartarak anlattı. Olaylar çözülmedi ama. Şikayet edildi bir üst birime daha iletildi. Sonraki gün izinliydim. Hakkımda dedikodu yapmışlar. İş dışında, kişisel meseleler anlatılmış. Dedikodu olayı nasıl olduysa dallanıp budaklanmış iftira olayına dönüşmüş. Yine kişisel meseleler. Bunların hepsi en üst birime şikayet olarak da gitmiş bi de! Yok artık dedim. Bunların hepsini duydum. Tabi olaylar büyüdüğü için kim ne dedi artık ipin ucu kaçtı. Herkes her şeyi diyebilecek potansiyele sahip. Biraz karışık oldu kusura bakmayın ama detaya girsem daha da karışacak. Neyse ben en üst birimle konuşmaya gittim. Kadın zaten her şeyi biliyormuş. Neyin abartı, neyin iftira, neyin doğru, neyin yalan olduğunu zaten anlamış. Ben sadece bir cümle düzelttim onu. Geri kalan her şeyi anlamış. Eee yılların iş ve hayat tecrübesi tabii ki. Beni samimi bir şekilde uyardı. "Özelde çalışmak köpek balıkları ile dolu bir havuzda yüzmek gibidir." dedi. Bu sözü unutmayacağım dedim. Gerçekten insan ilişkileri çok ilginç. Özelde çalışıyorsan daha da ilginç. Kendini iyi göstermek için başkasını şikayet edeni mi ararsın? Yüzüne gülüp arkandan dedikodu edeni mi? Kaos ile beslenen insanlar var. Ben de bu durumda köpek balığı yemeği oluyorum. Eh şimdilik kurtuldum. Ama ilerde ne olacağını kim bilir? Asosyal biri olsam da samimi, açık sözlü biri olmayı seviyorum fakat böyle giderse merhaba-merhaba tarzı bir insana dönüşebilirim...
Anime Dünyası
Bu kadar gerçeklik yeter. Kaçalım buralardan anime dünyasına gidelim. Oralarda huzur var. :)) Herhangi bir kitabı, dergiyi, çizgi romanı veya mangayı okuyunca yorum yapmak isterim. Aynı şekilde film, dizi veya anime izleyince de yorum yapmak isterim. Bu yorumlar bazen inceleme gibi detaylı da olabilir veya tamamen doğaçlama yorumlar da olabilir. Bu blogu zaten bunun için kullanıyorum.
Animeler hakkında ilk defa aylar önce yazmıştım. Daha yeni yeni başlamıştım animelere ve Death Note ile Code Geass animelerinin büyüsüne kapılmıştım.
Bir süre sonra animeler hakkında liste yazısı yazmak istedim. Kendim de yeni olduğum için duygu düşüncelerimi yazdım resmen.
Bu arada sadece buraya değil, foruma da yazıyordum. Çünkü animeler hakkında yeterli bilgim olmadan blog sitemde neler yazabilirim emin değildim. Bahsettiğim forum sitesi Kayıp Rıhtım. Kayıp Rıhtım Forumda ben anime konularında cirit atarken, ara sıra gaza gelip anime konuları açarken bir gün Kayıp Rıhtım yöneticisi Hakan Tunç bana forum üzerinden mesaj attı. Kendisi gerçekten samimi, nazik ve çok meşgul birisi. Dedi ki "Anime yazıların güzel. Biraz düzenleme yapsak bizim platform üzerinde çok güzel yazabilirsin ne dersin?" Açıkçası animeler hakkında yazmayı seviyorum. Bir anime sitesinde yazabilsem güzel olur diye de aklımdan geçmişti. Ama sadece düşünce olarak kalmıştı. Buna çok sevindim. Hakan Tunç ile konuşmalarımızın temeli bu şekilde başladı. Bir süre sonra yeni öğrendiğim yazı teknikleri ve tavsiyeler ile Kayıp Rıhtım'da animeler hakkında yazmaya başladım. En çok da psikolojik, slice of life ve aksiyon animeleri hakkında liste yapmak istiyordum.
Eh şimdi ilk hedeflerime ulaştım yazacak bir şey de kalmadı. 😁😁 Unutmadan Fate Evreni hakkında da detaylı bir yazı yazdım ki google'a yazınca ilk sırada çıkıyor. Benim kadar kapsamlı yazan, uğraşan yok sanırım o konuda. Kayıp Rıhtım'da yazmak, Hakan Tunç ile birlikte çalışmak, animeler hakkında konuşmak, anime hayranlarına ulaşmak güzel şeyler. Animelere ilgi duyuyorsanız benim yazılar burada çıkacak artık.
Son olarak yarım kalan planlara gelince onları yaz yaz bitmez. Ama en azından bu sene İngilizcemi geliştirmek istiyorum. İngilizce kitap okumak, İngilizce manga okumak, İngilizce dizi izlemek vb. yöntemlerle ilerlemek istiyorum. Bakalım ne kadarını yapacağım... O zaman bu yazının da sonunu Kayıp Rıhtım'da yaptığımız gibi yapayım. Kitaplara, filmlere ve animelere ilgi duyuyor musun? İzlemek ve okumak yetmez, yorum da yapmam gerekir, okuyanlarla ve izleyenlerle de konuşmak isterim diyor musun? O halde Kayıp Rıhtım Forum üzerinden yorumlarınızı bekliyoruz. Bir dahaki yazımızda görüşmek üzere...
Ben devlette çalışıyorum ama burada da sıkıntı çıkaran insanlar oluyor. Özelde daha acımasızdır tabii. Sanırım iş arkadaşlarınla çok samimi olmamak ve mesafeyi korumak gerekiyor. En kolay böyle koruyabilirsin kendini.
YanıtlaSilZaman gerçekten çabuk geçiyor. Yıl sonu yaklaştıkça bu sene başında kendime koyduğum hedefler geliyor aklıma ve gülsem mi üzülsem mi bilmiyorum. Hedeflerimin yarısını bile gerçekleştirmek için baya uğraşmam gerek. Gerçi bunda benim kadar 2020'nin hepimize sürpriz yapması da var. Bu sene geçse seneye güzel şeyler olacak diye ümit edemiyor insan. Bundan sonra hedef koymak, karar almak gibi uzun vadeli planlar yapmayacağım çünkü tutmuyor.
Okuma hedefimden beş kitap gerideyim. Bu yüzden tiyatro, romantik ya da kısa kitaplar okuyup hedefimi yakalamaya çalışıyorum. Sen de başlangıç olarak kolay okunan kitaplar seçebilirsin.
Bir söz vardır belki bilirsiniz "Yaralarını insanlara gösterme, özellikle oraya vururlar." İş arkadaşlarım tam olarak bana bunu yaptı. Bu nedenle artık samimiyet yok. Kişiliğim sebebiyle tamamen kapalı kutu biri olamam ama mesafemi koruyacağım.
SilUzun vadeli planlar sahiden sorun olabiliyor. Geleceğin karşımıza neler çıkaracağını bilemiyoruz. Bu nedenle evdeki hesap çarşıya uymuyor...
Okumak istediğim o kadar çok kitap var ki! Hani 100'den fazla desem kesinlikle abartı olmazdı. Öncelikle elimdeki Yüzüklerin Efendisi üçlemesini bitirmem gerekiyor. Ondan sonrasına henüz karar vermedim. Ama dediğiniz gibi biraz kısa kitapları öne almak iyi fikir olabilir.
Güzel yorumun için teşekkürler. :)